Peygamberin Kendi Kavmini Allah Yoluna Daveti Ve Gördüğü Cefâlar

Cerir, Abdü-‘l Melik b. Umeyr- Musa b. Talha- isnadıyla Ebû Hü-reyre (r.a.)nin şöyle dediÄŸini anlatır: “Akrabaların olan AÅŸiretini uyar!” (Åžuâra 214) ayeti indiÄŸinde Nebi (s.a.v.) KureyÅŸ kabilesini da’vet etti. Onların küçük büyük hepsi gel­diler. Nebi (s.a.v.) onlara:

«Ey Ka’b b.Lüey oÄŸulları! Kendinizi ateÅŸten kurtarın. Ey Abdil Menâf oÄŸulları! Kendinizi ateÅŸten kurtarın. Ey Hâşim oÄŸulları! Ken­dinizi ateÅŸten kurtarın. Ey Abdül-Muttalib oÄŸullan! Kendinizi ateÅŸten koruyun. Ey Fâtima kendini ateÅŸten koru Çünkü ben sizin için Allah katında yapabilecek bir ÅŸeye mâlik deÄŸilim. Ancak sizinle bir akraba­lık varki ben onu akrabalık bağı ile baÄŸlayacağım.»[47]

Hadisi Müslim, Kuteybe ve Züheyr b. Harb aracılığıyla Cerîr’den rivayet etmiÅŸtir. Bu ikisi Cerir’in bu hadisinde Zührî- Said b. Müsey-yeb, Ebû Seleme, Ebû Hüreyre (r.a.)’tan rivayette ittifak etmiÅŸlerdir.

Süleyman et-Teymi, Ebû Osman aracılığıyla Kabisa b. el-Muhâ-rikjle Züheyr b. Amr’m şöyle dediÄŸini anlatır “Akraban olan kavmini uyar” ayeti indirildiÄŸinde Rasülullah (s.a.v.) Mekke dağındaki kayalıkların birinin üzerine çıkıp şöyle nida etti

«Ey Abdil-Menâf oÄŸulları! Ben bir uyarıcıyım. Sizin ile ben tıpkı düşmanı görüpte ailesini korumaya giderken düşmanın kendini geçe­rek (oraya baskın yapacağından) korkupta birden bire “Yâ sabâhâh, Sabah  baskını  vâr” diye uzaktan  oraya  bağıran  kimsenin  hali  gibiyiz.» Hadisi Müslim nakletti.[48]

Yunus b. Bükeyr, Ä°bni Ä°shak’tan şöyle dediÄŸini anlatır. Bana isi-mini gizlememi isteyen birisi Abdullah b. Haris b. Nevfel’i Ä°bni Ab-bas aracılığıyla Ali (r.a.) tan şöyle dediÄŸini iÅŸittiÄŸini haber verdir:

‘Akrabaların olan kavmini uyar!” ayeti indiÄŸinde Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu

“Ä°ÅŸe Kavmimden baÅŸlarsam istemediÄŸim ÅŸeylerin başıma gelece­ğini anladım. Bunun Ãœzerine Cebrail gelip: Yâ Muhammed! EÄŸer sen Rabbiyin sana emrittiÄŸini yerine getirmezsen Rabbin sana azâb eder.” dedi. Ali (r.a.) devamla şöyle anlattı.:

“Bunun üzerine Rasülullah beni çağırdı ve, Yâ Ali! Şüphesiz Al­lah (c.c) bana akrabam olan kavmimi uyarmamı emretti. Anladımki ben bu tebliÄŸe kavmimden baÅŸlayacak olsam onlardan arzu etmedi­ğim ÅŸeyleri göreceÄŸim. Böylece sustum. Sonra bana Cebrail gelip “EÄŸer emrolunduÄŸunu yapmazsan Rabbin sana azâb eder” dedi. Yâ Ali! Bize bir koyun budunu bir sa’ mikdarda yemek hazırla. Büyük bir Çanakta da yoÄŸurt yaptır. Sonrada Abdü’l Muttalib oÄŸullarını toplayıver.” dedi. DediÄŸini yaptım. Onlar toplantıya katıldılar. O gün Muttalib oÄŸullan kırk kiÅŸiden ya bir eksik ya bir fazla idiler. Arala­rında (s.a.v.)in amcaları Ebû Talib, Hamza, Abbas ve Ebû Leheb de varlardı.  Ben  yemek  tepsisini  önlerine  koydum.  Rasülullah  (s.a.v.) ondan bir dilkeç[49] alıp eti diÅŸleriyle parçalayıp et parçalarını tepsinin etrafına  dağıttı  ve:  “Bismillah diyerek  yemeÄŸe baÅŸlayın” buyurdu. Oradakiler iyice doyuncaya kadar yediler. Parmak izlerinden baÅŸka bir ÅŸey göremeyinceye kadar yediler. Vallahi onların her biri yek di­ğeri kadar yemiÅŸti. Sonra Rasûfullah (s.a.v.); “Onları sula yâ Ali!” buyurunca, bende o büyük kabı getirdim. Onlarda doyuncaya kadar içtiler. Allah’a yemin olsun her biri diÄŸeri kadar içti. Nebi (s.a.v.) on­larla konuÅŸmak isteyince Ebû Lehep atılıp; “Ne cesaret yahu, dostu­muz size sihir yapmış” dedi. Bunun üzerine onlar dağılıp gittiler ve Nebi (s.a.v.) onlarla konuÅŸamadı. Ertesi gün Nebi (s.a.v.) bana: “Yâ Ali! dün yaptıklarını aynen bize bir daha yap” buyurdu. Bende dedi­ğini yaptım ve onları topladım. Rasülullah dünkünün aynısını yaptı. Doyuncaya kadar yiyip .kanıncaya kadar kaptan içtiler. Sonra Kasü-lullah (s.a.v.):

“Ey Abdül muttalib oÄŸullan! Ben size hem dünyanın hem ahiretin iÅŸlerini getir­dim.” buyurdu.[50]

Ahmed b. Abdi’l Cebbar el-Utâridi derki: Bana ulaÅŸtığına göre Ä°bni Ä°shak bu haberi Abdü’l Äžaffâr b. el-Kasım Ebî Meryem’den o da Minhal b. Amr aracılığıyla Abdullah b. El Haristen duymuÅŸ.[51]

Yûnus, Ä°bni Ä°shak’tan şöyle nakleder: Peygamber (s.a.v.)’in pey­gamberliÄŸi gizleyiÅŸinden onu açıklamakla emrolunması arasında üç yıl vardı.[52]

AmeÅŸ de Amr b. Mürra- Saîd b. Cübeyr- isnadıyla Ä°bni Abbas’ın (r.a.) şöyle dediÄŸini haber verir: “Yakın akraban olan aÅŸiretini uyar” ayeti gelince Rasûullulah (s.a.v.) yürüyüp Safa tepeciÄŸine çıktı ve oradan “Yâ sabâhâh, Sabah baskını var” diye bağırdı. “Bu bağıran kim dediler?” Bir kısmıda “Muhammed” deyince, Onun yanına gelip toplandılar. Nebi (s.a.v.) onlara:

“Ne dersiniz ben size ÅŸu dağın eteÄŸine bir gurup süvari çıkıyor diye haber versem, siz beni doÄŸru bulurmusunuz?” buyurdu. “Biz se­nin yalan üzerinde denendiÄŸini hiç görmedik” dediler. Efendimiz (s.a.v.) de:

 – “Ben sizi önümde gördü­ğüm ÅŸiddetli bir azabtan uyarıyorum” buyurdu. Bunun üzerine Ebû Leheb:

-Yazıklar olsun sana! Bizi bunun içinmi topladın deyip kalkıp gitti de “Ebû Leheb’in eli kurusun! Ger­çekten de kurumuÅŸtur.” suresi indi ki A’meÅŸ de bu ÅŸekilde “Ve tebbe” deÄŸilde, “Ve kad tebbe” olarak okumuÅŸtur. Buradaki “Ve kad tebbe” hariç diÄŸer kısım ittifakla yapılan bir rivayettir. Bu ise A’meÅŸin tale­belerinden birinin rivayetidir. Haber Müsiimin Sahihindedir.[53]

Ä°bni Umeyye, Velid b. Kesîr- Ä°bni Tedres- isnadıyla Esma bn. Ebî Bekr (r.a.)’nın şöyle dediÄŸini haber verir.

“Tebbet  yedâ Ebî Lehebin” ayeti  inince ÅŸaşı gözlü,  Harb kızı Ãœmmü Cemil bir gürültü patırtı ile eline taÅŸ alıp geldi. Şöyle diyor­du.:

Direttik Müzemmeme (horlanana),[54] Buğzettik, inancına isyan ettik emrine.

Nebi (s.a.v.) o zaman Mescid-i Haram daydı. Ebû Bekir; “Ya Ra-sûlallah bu karı geliyor. Seni göreceÄŸinden korkuyorum” demiÅŸti. Ne­bi (s.a.v.) de Kurandan bir yer okuyup ona sarıldı o zaman:

“Sen Kur’an okuduÄŸunda senin ile âhirete inanmayanların arasını (gizleyip) örten bir perde koyarız.” (Ä°sra 45) ayetini okumuÅŸ tu. Kadın gelip Ebû Bekirin yanma durup Peygamberi görememiÅŸti. Ebû Bekire: “Haber aldığıma göre arkadaşın beni yermiÅŸ” deyince Ebû Bekir (r.a.)’ta “Åžu Beytullahın Rabbi için hayır! O seni asla yermedi.” deyince kadın “KureyÅŸ kabilesi bilirki ben onların seyyidi-nin kızıyım” diyerek dönüp gitti.[55]

Bu haberin bir benzerini Said b. Kesir- Babası yolu ile Esma (r.a.)’dan Ali b. Müşhir de rivayet etmiÅŸtir.[56]

A’rec aracılığıyla Ebuz-Zinâd Ebû Hureyre’den (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduÄŸunu rivayet eder:

“Åžu KureyÅŸ’in haline bir bakın Allah onların kötü sözlerinden beni nasıl koruyor. Onlar Müzemmem diye birine sövüp yine Mü-zemmem’e  la’net ediyorlar.  Halbuki  ben  müzemrnem deÄŸil  Muhammedim.[57]

Ä°bni îshak anlatıyor: Ä°slam artık Mekke’de yayılmıştı. Sonra Allah (c.c)  peygamberine emrederek:  “EmrolunduÄŸun gibi dosdoÄŸru ol ve müşriklerden yüz çe­vir” (Hıcr ayet 89) ve “Deki şüphesiz ben açıkça bir uyarıcıyım…..( Hıcr 89)” buyurmuÅŸtur. O zaman Rasülullah (s.a.v.) ve ashabı namaz kılacaklarında Mekkedeki daÄŸ koyakları­na giderek namazlarını kılıp kendi kavminden saklamış olurlardı. Bir gün Sa’d b. Ebî Vakkas bir gurup arkadaşıyla beraber böyle bir koy­akta namaz kılıyorlarken üstlerine müşriklerden bir gurup çıka gel­miÅŸ bunların yaptıklarından hoÅŸlanmayıp ayıplamışlar ve onlarla dö­vüşmeye kalkmışlardı. Bunun üzerine Sa’d (r.a.) bir deve çene kemiÄŸi ile müşriklerden birine vurup suratını parçalamıştı. Ä°ÅŸte Ä°slam’da akan ilk kan bu olmuÅŸtur. Nihayet Rasüîullah (s.a.v.); Ä°siamı ilan edip iÅŸini aleniyete dökünce – bana ulaÅŸan habere göre kavmi kendisini ne ter-ketmiÅŸ nede ayıplamış idi. Nihayet Rasülullah (s.a.v.) onların ilahla­rını kınayınca bu çok zorlarına gidip hoÅŸlanmadılar ve (s.a.v.)’in aley­hinde ve düşmanlığında birleÅŸtiler. Durum bu hale gelince amcası Ebû Talib Peygambere acıdı onu korumasına alıp önüne gerildi. KureyÅŸli-ler, Muhammed’in (s.a.v.) kendilerinin hoÅŸlanmadığı ÅŸeyleri terketme-me kararında olduÄŸunu ve Amcasınında onu himaye ettiÄŸini görünce Ebû Talibe gelip durumu konuÅŸtular. (Bunlar kureyÅŸin ileri gelenleri olup Utbe, Åžeybe, Ebû Süfyan, Ebu’l Buhterî, Esved b. Muttalib, Ebû Cehil, Velid b. MuÄŸire, Nebih b. Münebbih ve Âs b. Vâil’den teÅŸekkül ediyordu.[58] Dedilerki:

“Yâ Muhammed! Onu Ä°lahlarımız ve dinimiz hakkında konuÅŸmak­tan menerdersin yada onunla aramızı serbest bırakırsın” Ebû Talib ise onlara çok yumuÅŸak bir üslûpla konuÅŸup onları güzel ÅŸekilde redetti. Geri dönüp gittiler.[59]

Bundan sonra adamlar iyice uzaklaşıp kinlendiler. KureyÅŸliler Peygamber (s.a.v.) aleyhine lafı çoÄŸaltıp birbirlerini onun aleyhine kışkırtıp bir kere daha Ebû Talibe geldiler ve “Aramızda senin bir ÅŸerefin tanınmış bir aile nesebin var. Biz senden kardeÅŸiyin oÄŸluna engel olmanı istediksede sen ona mâni olmadın. Artık biz Vallahi onun ilahlarımıza kötü söyleyip akıllılarımızı serseri saymasına sa­bredecek deÄŸiliz. Åžimdi sen ya onu men edersin yada bu konuda çar­pışmak için onu da seni de karşımıza alır iki guruptan biri yok olana kadar vuruÅŸuruz.” diyerek durumu arzedip gittiler. Ebû Talibe kavmi­nin bu ayrılığı ve kendilerine Ä°lan ettikleri bu düşmanlık pek ağır geldi. Hiç bir kimseye Rasülullah’ı onlara teslim etmek ve onu yardımsız bırakmak hoÅŸ gelmedi.[60]

Yunus b. BUkeyr de Mûsâ b. Talha – Talha b. Yahya b. Ubeydul-lah aracılığıyla Akîyl b. Ebî Tâlib in şöyle haber verdiÄŸini anlatıyor: KureyÅŸ Ebû Talibe gelip: “Åžu kardeÅŸiyin oÄŸlu bize meclislerimizde ve Mescidimizde eziyet ediyor. Ona engel ol” dediler. O da “Yâ Akıyl! Git de Muhammedi bana getir” dedi. Bende gidip onu Hıf veya Kibs denen küçük bir evden çıkardım. Nebi (s.a.v.) yanlarına gelince Ebû Tâlib: Åžu amca çocukların iddia ederlerki, sen onlara meclislerinde ve mescitlerinde eziyet ediyormuÅŸsun. Onlara eziyetten vazgeç” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) gözlerini Semada dolaÅŸtırdı ve:

“Åžu güneÅŸi görüyormusunuz?” diye sordu. “Evet” dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de

“Ama benimde, sizin ondan bir kıvılcım yakmanız hususunda, sizin yaka­nızı bırakmaya gücüm yetmez.” buyurdu. Ebû Talib de: “Vallahi kar­deÅŸim oÄŸlu bize ÅŸimdiye kadar hiç yalan söylemedi. Haydi dönüp gi­din” dedi. Buh^rî hadisi tarihinde Ebû Kûreyb yoluyla Yunustan nakletti.[61]

Ä°bni tshak anlatıyor. Bana Ya’kub b. Utbe “b. MuÄŸire anlattı ki: “KureyÅŸ Ebû Talibe diyeceÄŸini deyip gittiÄŸinde RasülulÄ°ah (s.a.v.)’e haber göndermiÅŸ ve ona “KardeÅŸim oÄŸlu! Kavmin bana geldi ve şöyle söyledi. Benim ve nefsim hakkında daha ileri gitme, gücümün yete-meyeceÄŸi yükü bana yükleme” dedi. Raşüluîlah (s.a.v.) Amcasına gö­züken ne ise bu konuda gözüktüğünü sanmış ve kendisini yalnız bı­rakıp onlara teslim edeceÄŸini tahmin etmiÅŸ ve bunun için

“Ey Amcam! Bu tebliÄŸ- iÅŸini bırakmam için güneÅŸi saÄŸ elime ayı da sol elime verseler dahi Allah dinini ortaya koyuncaya, yada o ko­nuda kendimi helak edinceye kadar bu iÅŸi asla terk etmeyeceÄŸim” buyurmuÅŸtu. Sonra Allah Rasûlünün gözlerinden yaÅŸlar boÅŸandı, ar­dından gitmek için kalktı. Kapıya doÄŸru yönelince Ebû Talib kendis­ine seslenip “Gel kardeÅŸim oÄŸlu” dedi. Kendine doÄŸru yönelince “Git de istediÄŸini söyle! Vallahi seni asla onlara bırakmayacağım” dedi.[62]

İbni İshak Yunusun kendinden yaptığı rivayete göre derki:

-Sonra Ebû Tâlib bu konuda şu şiiri söyledi

1- Vallahi ben toprakta gömülüp yatmadıkça hiçbiriside sana ulaşamayacaklar.

2- Sen işine bak. Sana bir zillet yok. Sendeki müjdelerden ver bununla gözler aydınlansın.

3- Beni Da’vet ettin, sandınki sana nasihat edeceÄŸim. DoÄŸru de­din. Ben eskiden beri emîn biriyim.

4- Bir teklifte bulundun. Kesin anladımki O din, yaratıkların din­lerinden en hayırlı olanıdır.

5- Kınanma yada sövülme sakıncası olmasaydı. Bunu kabule be­nim son derece müsamahalı davrandığımı görecektin.[63]

Haris b. Ubeyd anlatıyor: Bize el-Cerîri, Abdullah b. Åžakik ara­cılığıyla Hz. AiÅŸe nin şöyle dediÄŸini anlattı “Allah seni insanlardan koruyacaktır” (Maide 67) ayeti ininceye ka­dar, Râsûlu Ekrem {s.a.v.) muhafızları tarafından muhafaza edilirdi. Ayet gelince başını çadır gibi tuttuÄŸu kubbesinden dışarı çıkararak:

 “Ey Ä°nsanlar! Artık gidin. Allah (c.c) beni koruması altına almış bulunmaktadır.” dedi.[64]

Muhammed b. Münkedir aracılığıyla Muhammed b. Amr b. Alka-me Rabiâ b. Abbâd ed~ Düeli’den şöyle nakleder:

– Zü’l Mecaz panayırında Rasülullah (s.a.v.)’i görmüştüm. Ä°nsan­ları konakladıkları yerde ziyaret edip onları Allah yoluna çağırıyor idi.

Arkasında, şaşı, yanak yumruları parlayan bir herif onu takib edip:

-Sizi dininizden, babalarınızın dininden yanıltmasın, diyordu. Bu kim? diye sorduÄŸunda “Ebû Leheb” dediler.[65]

Abdürrahman b. Ebiz Zinâd da babası yolu ile cahiliye dönemin­de yaÅŸayan Dî’l OÄŸullarından RabÄ°’a b. Abbâd (ki sonra müslüman olmuÅŸtur.) tan naklederki, O: “Rasülullah (s.a.v.)i Zü’l mecaz ^panay­ırında insanların arasında: “Ey insanlar! Lâ Ä°lahe illallah deyin kurtulun!” diyerek dolaşırken Ebû Lehebi de Efendimizin arkasında… derken görmüş. Rabîa “Ben O za-man ailemin su tulumunu taşıyordum.” der.[66]

Åžu’be’nin nakline göre Esas b. Süleym, Kinâne’den bir adamdan şöyle duyduÄŸunu anlatır.:

– Zül-Mecâz panayırında Rasülullah (s.a.v.)’i gördüm “Lâ Ä°lahe Ä°llallah deyin, kurtulun” diyordu. Arkasında birde bir adam varki Ãœzerine toprak saçıyordu. O herif Ebû Cehildi ve “Åžu herif sizi dini­nizden caydırmasın. Bu herif baÅŸka deÄŸil sadece sizi Lât ve Uzaya tapmanızı terkettirmek istiyor” diyordu. Bu rivayetin isnadı kavî’dir.[67]

Mu’temir b, Süleyman, babası Nûaym b. Ebî Hind – Ebû Hâzim aracılığıyla  Ebû  Hureyre  (r.a.)’ın  şöyle dediÄŸini  anlatır. Ebû Cehil oradakilere “Muhammed aramzdayken yüzünü (namazda secde ede­rek) toza bulandınyormu?” diye sordu. “Evet” dediler. Bunun üzerine Ebû Cehil: Lât ve Uzzâ’ya yemin ederimki Onu böyle namaz kılar­ken görürsem omuzuna basıp yüzünü tam toza batıracağım, dedi ve RasUlullah (s.a.v.) namaz kılıyorken boynuna çökmek için yanına geldi.  Birde  ne  görsünler Ebû  Cehil  ansızın  geri  kaçarak elleriylede

kendini koruyarak onların yanma gelmezmi. Kendisine “Sana ne oldu ?” denilince “Benimle onun arasında ateÅŸten bir hendek vardı” dedi.

Rasûlullah (s.a.v.) bu hususta “EÄŸer bana yaklaÅŸmış olsaydı Melekler onu param parça edeceklerdi” buyurdu. Rivayeti Müslim yaptı.[68]

Ä°krime Ä°bni Abbas’tan şöyle nakleder: Ebû Cehil “EÄŸer Muham-med’i Ka’benin yanında namaz kılarken görürsem boynuna çökeceÄŸim dedi.” Durum Peygambere ulaşınca “öyle yapmış olsa Melekler onu ale­nen yakalardı.” buyurdu. Hadisi Buhârî nakletti.[69]

Ä°bni Ä°shak şöyle anlatır: Sonra KureyÅŸliler Ebû Talibe gelip “Yâ Ebû Tâlib! Ä°ÅŸte ÅŸu Umara b. Velîd KureyÅŸ’in en güçlü en yakışıklı de­likanlısı, onu al, aklı ve yardımı senin olsun. Onu evlat edin senin olsun. Åžu seninde ecdadıyında dinine aykırı giden KardeÅŸiyin oÄŸlunu bize teslim ette onu öldürelim. Böylece bu “Bir adama karşı bir adam verilen” bir iÅŸ olmuÅŸ olur” dediler. Ebû Tâlib de onlara:

“Vallahi, benimle ne kötü pazarlık yapıyorsunuz! Bana çocuÄŸu­nuzu vereceksiniz, ben onu besleyeceÄŸim. Kendi çocuÄŸumuda size vereceÄŸim’ki onu öldüreceksiniz ha! Ä°ÅŸte Vallahi bu dediÄŸiniz asla olamaz” dedi. Bunun üzerine Mut’ım b. Adiy b. Nevfel b. Abdi Me-nâf:

-“Yâ Ebû Tâlib! Vallahi kavmin sana insaf ettiler bu hoÅŸlanma­dığın ÅŸeyden kurtulman için gayret ediyorlar. Görüyorum ki sen on­ların teklifinden hiç bir ÅŸey kabul etmiyorsun.” dedi Ebû Tâlib de:

“Vallahi onbar bana insaf etmediler. Ama sen benim aleyhime yalnız bırakılmam ve kavmin bana karşı birleÅŸimini saÄŸladın. Ne uygun görüyorsan Öyle yap” dedi. Ä°ÅŸ böylece ÅŸiddetlendi, harb iyice kızıştı. Böylece toplulukta bozuÅŸarak dağıldı. Bunun üzerine Ebû Tâlib ÅŸu ÅŸiiri söyledi

1- Dikkat! Amr’a Velid ve Mut’ime deki “KeÅŸke sizden bana gele­cek nasibim genç.

2- Kısa boylu, çok böğüren sidiğinin damlaları bacaklarını ıslatan bir deve olsaydı daha iyiydi.

3- Anne baba bir kardeÅŸlerimiz olan bu iki sülaleyi görüyorumki kendilerine bu iÅŸ sorulunca “Bu iÅŸ bizden baÅŸkasını ilgilendirir.” diyorlar,

4- Özellikle Abdi Şems ve Nevfeli kasdediyorum. Bu ikisi şeytana taş atar gibi bizi taşladılar.[70]

Yunus b. Bükeyr Ä°bni Ä°shak’tan naklediyor;, Bana kırk küsur yıl önceden Mısır’da bir ÅŸeyh Ä°krime aracılığıyla Ä°bni Abbas’tan nakletti­ği, Nebi (s.a.v.) ile müşrikler arasında geçen uzun bir kıssada şöyle geçiyor.

Peygamber (s.a.v.) onların yanından kalkıp gidince Ebû Cehil, “Ey KureyÅŸ topluluÄŸu! Bu Muhammed bizim dinimizi ayıplamak ve ecdadımıza söğmek akıllılarımıza akılsızlık damgası vurmak ve ilah­larımıza sövmek hususunda görüşünde ısrarla direnmektedir. Ben Al­lah’a söz veriyorumki yarın büyük bir taÅŸla Ka’bede oturacak ve o secde edince bu taÅŸla kafasını yaracağım. (O anda beni ister onlara teslim edin ister beni koruyun). Ondan sonra Abdi Menâf oÄŸulları durumu nasıl görüyorlarsa öyle yapsınlar” dedi. (Onlarda “Vallahi se­ni asla teslim etmeyiz” dediler) Sabah olunca Ebû Cehil anlattığı ÅŸekilde bir taÅŸ alıp oturdu. Nebi (s.a.v.) (KuÅŸluk vakti adeti üzere) geldi. Hacevi’l Esved ile Yemâni rükünleri arasında kalkıp namaza

baÅŸladı. Rasûlullah o zaman Mekke de olup kıbleye Åžam tarafına -Kudlise dönerdi, (tÅŸte bu iki rüknün arasında namaz kılınca Kâ’be Åžam ile kendi arasına gelmiÅŸ oluyordu.) KureyÅŸliler Ka’be’ye gelip oradaki yerlerini alıp Ebû Cehlin ne yapacağını gözlemeye baÅŸladılar. Rasûlullah (s.a.v.) secdeye gidince Ebû Cehil taşı alıp Efendimize doÄŸru yürüdü. Ona yaklaÅŸtığında rengi deÄŸiÅŸmiÅŸ korkudan ürpererek geri döndü. Eli taşın üzerinde sanki donup kalmıştı taşı elinden attı. KureyÅŸ ileri gelenleri yanına gelip: “Ey Ebûl Hakem! sana ne oldu?” dediler. Ebû Cehilde:

-Dün size söylediğimi yerine getirmek için kalktım ona yaklaştı­ğım zaman onun önünde azgın bir deve göründü. Vallahi onun gibi başı, boynu dişleri azametli bir deveyi hiç görmemiştim. Beni yiye yazdı, dedi.

İbni İshak burada derki: Rasûlullah (s.a.v.)

dlîü “O Cebrail (a.s.) idi. Ebû il Cehil bana biraz daha yaklaÅŸmış olsaydı onu yakalayacaktı” buyur­duÄŸu anlatıldı.[71]

El Muhârabî ve diÄŸerleri, Dâvûd b. Ebî Hind – Ä°krime aracılığıyla Ä°bni Abbâs (r.a.)’ın şöyle dediÄŸini anlatıyor.

-Nebi (s.a.v.) namaz kılıyorken Ebû Cehil kendisine uÄŸramış ve “Yâ Muhammed! Ben sana namaz kılmayı yasaklamadım mı? Sende bilirsinki bu Ka’be’de benden daha fazla meclise sahib olan hiç kimse yoktur.” dedi. Nebi (s.a.v.)’de onu azarladı. Cebrail de:

   “O meclislerini çağırsın. Bizde Zebanilerimizi çağırırız” Alak 17 ayetini söyledi. Vallahi eÄŸer o meclisini da’vet etseydi elbette onu azâb zebanileri yakalayacaktı.[72]

[47] Müslim 204 (Ä°man 348) Buhari Edebü’l Miifred 48, Buhâri Tarih-i Sağır 1/15, Tahavî Åž. Meâniü’I Âsâr 3/285-4/387, Nesâi 6/248, Müsned 2/519, Ebû Avane 1/93, Beyhakî Delâil 2/177, Buhari Tarih-i Kebir 13/48-11/15, Buharî de Ebû Hüreyre’den (r.a.) Vasâyâ 55/1 l’de ve bu ayetin tefsirinde bu hadisi “Ey KureyÅŸ oÄŸullan” ÅŸekli ile baÅŸlayarak nakleder.

[48] Müslim İman 353(207); Tahavî 4/387, Taberânî Kebîr 18/374 Beyhakî De­lâil 2/178 Ebû Avâne 1/93, Müsned 5/348, 60.

[49] Dilkeç etin uzunlamasına kesilen şekline denirki tam arabçadaki ö-i»-JI kelimesinin karşılığıdır. Toros Tiirkçesinin bu canlı kelimesi dilimize bir katkı ümidiyle buraya aldım. Bilmiyorum belki Anadolunun diğer yerlerin-dede kullanılıyordun

[50] Ä°bni Ä°shak Es-Siyer Vel- MeÄŸazi 145; Taberî Tarih 1/542, Burası Ä°bnÄ° Ä°shâkta son bölümde Efendimizin ‘Vallahi Arablardan benim size getirdi­ğimden daha üstün birÅŸey getiren olmadı. Ben size dünyanızın…” Åžeklin­dedir. Taberi ise aynı hadiseyi Ä°bni Humeyd, Seleme, Ä°bni Ä°shak Abdü’l Gaffar b. Kasım, Minhal b. Amr (r.a.) isnadıyla verir. Ama bu rivayetin so­nu daha uzun oiup Ä°bni Ä°shakm siyerinde bu yoktur. Beyhakî Delâil 2/179-180’de aynen, Ä°bni Ä°shak rivayetini verir. Ä°bnü’l Cevzi de el- Ve-fâl/184 olayı nakleder. Ä°bni Sa’d aynı hadiseyi daha kısa olarak Ali b. Muhammed, Yezîd b. Iyaz, Nâfi, Salim , Ali (r.a.) isnadıyla verir. Beyhakî Sünen 9/7; Taberî Tefsir 19/75, Taberâni Sagîr 2/320, Ebû Nûaym Delâil 152

[51] Bu Üst dipnotta açıkladığım gibi Taberinİn isnadıdır.

[52] îbni İshak Es Siyer vel Meğazi 144, (Hamidullah baskısı 126) İbni Hişam (Muşta el- Babi neşri) 1/262) Beyhakî Delâil 2/180 Taberi 1/543.

[53] Müslim Ä°man 208, Buhari “ve tebbe olarak” tefsir 65/111, Müsned 1/307, Taberi Tarih 1/542, Beyhakî Delâil 2/182, Süheylî Ravdu’l Unf 2/109, Ta­beri Tefsir 30/218, Tirmizî 3363, Ebû Avâne 1/92.

[54] O günün müşrikleri Efendimize Muhammed kelimesinin zıt anjamına ge­len Müzemmem (kötülenen horlanan) derlerdi. Bundan bir sonra kısımda Zehebi Buhariden bu hadiseyi verecektir.

[55] Ä°bni HiÅŸam (M. El- Babi Tab’ı 1/356} 2/104 te bunu isnadsız olarak Ä°bni Ishaktan nakleder. Müellifin isnadı ile Beyhakî Delâil 2/195 tekidir.

[56] Bey Delâil 2/196.

[57] Buharî Menâkib 61/17,Nesâi Talak 26, İbni Hibban 2104, Beyhakî Sünen 8/252, Beyhakî Delaîl 1/152, Müsned 2/244-340-369, Ancak Buharide diye başlar. Ebû Nuaym Delâil 1/61.

[58] Ä°simler kitabda yoksada Ä°bni Ä°shak ve Ä°bni HiÅŸam’dan Uave ettim 2/3.

[59] İbni  İshak Siyre  (Hamidullah  neşri)  sayfa  128  İbni Hişam  2/3-4 Taberî Tarih l/54a

[60] İbni Hişam 2/4.5 (M. Halebi baskısı 1/265-266); Taberî 1/543

[61] Tarih-i Kebîr 7/51, Ä°bni Ä°shak Sire 154, Hâkim 3/577, Taberânî Kebîr 17/192, Beyhakî DelâÜ 2/187, Ebû Ya’la Müsned 12/6804. Bu sahih bir is-naddır. Ä°bni ^Hacer de Metalib’de 4/92,(ao 4278) de hadisi Ebû Ya’la’ya izafe ile “Sahihtir” der.

[62] Ä°bni Hişâm 2/5; Beyhakî Delâil 2/187, (M. El-Halebi 1/266) Ä°bni HiÅŸam ve Beyhakî de “Bende kendine doÄŸru geldim” yerine “Rasûlullah ona doÄŸru geldi” ÅŸeklindedir.

[63] Ä°bni Ä°shak Es-Siyer 355, Beyhakî Deİâil 2/188, Sebîli’l Hüdâ 1/437.

[64] Beyhakî Delâil 2/184, Beyhakî Sünen 9/8, Hakim 2/313, Taberi Tefsir 6/199, Ä°bni Sa’d 1/1/113, Müsned 4/397-404, 5/232, Nesâi 8/34, Tirmizî 3046 Ebû Nuaym Hüye 6/206.

[65] Beyhakî   Delâil   2/185,   Müsned   3/492-493,   -4/341-5/371   Taberâni   Kebir 5/61-8/376, Darakutnî 3/45, Ä°bni Hibban 1682, Ukaylî 1/106, Beyhakî Sü­nen 1/76, Ä°mam Ahmed Müsnedinde bu Rabia b. Abbâd’ın bu haberlerinin ekserisini almıştır ki bir kısmının ricali hep sika olup haber sahihtir.

[66] Ãœst dipnot.

[67] İki Önceki dipnot.

[68] Müslim   2797,  Müsned   2/270,  Taberi  Tefsir 30/65,  Beyhakî Delâil   2/189, Ä°Gni Hibbân – El Ä°hsan 8/189.

[69] Buharî Tefsir 65 Alak Sûresi  4;  Müsned  î/248-268, 2/270; Müslim 2797, Tirmizî 3348, Beyhakî Delâil 2/192, Taberî Tefsir 30/165

[70] Ä°bni Hişâm 2/5, Ravdul Unf 2/10, Taberî Åžiiri vermeden 1/545, Ä°bni Sa’d 1/202 Uyünü’l Eser 1/100, Nihâyetü’l Ä°reb 16/200.

[71] Ä°bni Hişânı 1/297-299; Ä°bni Ä°shak es-Siyer 199; Beyhakî Delâil 2/190-191, Ancak isnadda meçhul biri varki kim olduÄŸu belli deÄŸil. Ä°krime yoluyla Ä°bni Abbas’tan nakil yapan talebelerinde böyle bir habere rastlanmış de­ğildir.

[72] Ä°bni Ebî Åžeybe 14/298, Taberî Tefsir 30/141 Beyhakî Delâil 2/192, Müs-ned 1/256-229, Hakim 2/488, Tirmizî Tefsir 96. sure. Zehebî hadisi Buhâ-rî’ye göre sahih sayar.  Kur’an’ın îcazı.[72]

       İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/216-228

Yorum bırakın