RASULU EKREM’İN AHLAKI VE ŞAKALARI

Mübarek b. Fedâle, Bekr b. Abdillah el Müzeni isnadıyla İbni Ömer (r.a.)’tan Peygamber (s. a.v)’in şöyle buyurduğunu anlatır:
«Şüphesiz ben şaka yaparım. Ancak kesinlikl e hakkı söylerim.»
Bu hadisin isnadı hasene yakındır. [1]
Ebû Hafs b. Şahin anlatıyor: Bize Osman b. Ca’fer el Kö-fî, Abdullah b. el Hüseyn, Adem b. Ebî İyas, Leys; İbni Aclân el Mukbirî isnadıyla Ebû Hüreyre’den şöyle nakleder :
-Ya Rasûlallah! Sen bize şaka da yapıyorsun, denilince Efendimiz:
«Şüphesiz ben haktan gayri bir şey söylemem.» buyurdu. Bu rivayete, Ebû Mfşar da Mukburî’den nakil ile tabi oluyor. Bu sahih bir haberdir. [2]


Zübeyr b. Bekkâr, Hamza b. Utbe, Naff b. Ömer, İbni EbîMüleyke yolu ile Hz. Aişe’den naklediyo r:
-Bir gün Hz. Aişe, Peygamber (s.a.v)’in yanında mizah yapmış ve “Bu şakalar Kinâneoğullarının falanca kabilesin in şakalarmdandır.” demişti. Bunun üzerine Nebî (s.a.v) de:
«Aksine bunlar Kureyşoğullarından (kendileri ni kasd ederek) şu kabilenin şakasıdır.»
Ravî Hamza b. Utbe kimdir, bilemiyor um. Hadisin metni de münkerdir. [3]
Zeyd b. Ebiz Zerkâ, İbni Lehfa, Umara b. Ğaziyye, İshak b. Abdillah b. Ebî Talha aracılığıyla Enes (r.a.)’m şöyle dediğini rivayet eder:
-Peygamber (s.a.v) insanların en nükteci olanlarından biriydi. [4] Ancak İbni Lehfa bu rivayetin de tek kalmıştır. Onun zayıflığı malumdur.
Yine İbni Lehfa tarikıyla gelen bir rivayette de:
-Peygamber (s.a.v) çocuklarla en iyi nükte yapan insanlard an birisiydi, diye geçmektedir. [5]
Ebû Turneyle, Yahya b. Vadıh, Ebû Taybe, Abdullah b. Müslim. İbnü Bürayde aracılığıyla babası Bürayde’nin (r.a.) şöyle dediğini anlatır:
-Bir yolculukt a Peygamber (s.a.v) ile beraberdi m. Yolculara beraberle rindeki eşyaları ağır geldi. Başladılar yüklerini bana yüklemeye. Nebî (s.a.v) benim yanımdan geçti ve:
«Sen yük devesisin» buyurdu. [6]
Hasrac b. Nübâte de Saîd b. Cühmân’m Rasûlüllah’m Mih-ran adlı kölesi olan Sefîne (r.a.)’ı şöyle derken işittiğini anlatır:
-Yolculara eşyaları ağır gelmişti. Rasûlü Ekrem (s.a.v) bana:
«Elbisini yere yay.» buyurdu. Rasûlüllah’m bu emrinden sonra ben o günden beri bir, iki, üç hatta yedi deve ağırlığı yük yüklensem artık bana hiç ağır gelmiyor. [7]
Bu hâdise Efendimiz in mucizeler ine dahildir.
Alî b. Âsim, Halid b. Abdillah, Humeyd et Tavîl isnadıyla Enes (r.a.)’m şöyle dediğini rivayet eder:
-Bedevi’nin birisi (bir yere gidecekle rinde) Efendimiz (s.a.v)’den kendisini bir deveye bindirmes ini istemişti. Efendimiz (s.a.v) ona:
«Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim.» buyurunca Bedevi: “Ben deve yavrusunu ne yapacağım ya Rasûlallah!” dedi. Efendimiz de ona:
«Deveyi ancak dişi deve doğurur (yani büyük devenin de anası olunca o da deve yavrusudu r)» buyurdu. [8]
Bu hem sahih hem de ğarîb bir hadistir.
El Ensarî de Humeyd yoluyla Enes (r.a.)’ın şöyle dediğini anlatır:
-Ümmü Süleym’in bir oğlu vardı. Ona “Ebû Umeyr” denilirdi . Peygamber imiz onunla şakalaşır ve:
«Ebû Umeyr, bülbülcük ne yaptı?» [9] buyururdu . Şerîk’in Asım yoluyla Enes (r.a.)’tan nakline göre Efendimiz Enes’e:
“Ey iki kulaklı” diye takılmış. [10]
Muhammed b. Amr’m Yahya b. Abdirrahm an b. Hatıb’ dan rivayetin e göre Hz. Aişe (r.a.) şöyle anlatıyor:
-Kendi pişirdiğim bir bulamaç çorbasını Peygamber (s.a.v)e getirmiştim. (Şevde de oradaydı). Peygamber (s.a.v) ikimizin arasında oturuyord u. Ben Sevde’ye “buyur ser de ye!” dedim ama o reddetti. Ben de kızıp, “Ya bundan yersin, ya da bunu yüzüne süreceğim.” dedim ama o yine reddetti. Ben de elimi bulamaca daldırıp Sevde’nin yüzüne sıvayıp kirlettim . Peygamber ”s.a.v) bize gülüyordu. Ömer o sıra Rasûlüllah’ı (s.a.v) ziyarete gelmiş ve dışardan “Ya Abdallah! Ya Abdalları!” diye sesleniyo rdu. Peygamber (s.a.v) onun içeri gireceğini tahminley erek:
«İkiniz de ka’kın ve yüzünüzü yıkayın.» buyurdu. Rasûlüllah’m ondan çekindiğini gördüğümden beri hala ben Ömer’den korkarım. [11]
Abdullah b. İdris, Hüseyin b. Abdillah aracılığıyla İkri-me’den İbni Abbas (r.a.)’in şöyle dediğini nakleder:
Rasûlüllah (s.a.v), Hassan b. Sabit (r.a.)’a uğradı. Hassan yüksek evinin avlusuna su ile serinletm iş ve beraberin de arkadaşları iki sıra halinde oturuyorl ardı. İçlerinde Şîrîn adlı bir cariye de olup bu kadının elinde ud’u vardı ve şarkı söyleyerek bu iki sıranın arasında gidip geliyordu . Rasûlüllah onlara uğradığında bu işe devamı emretmediği gibi bunu yasaklama dı da. Şîrîn şu şarkıyı okuyordu:
Yazıklar olsun size ben zorluktan dolayı bir günah işle-mişsem. bana bir zorluk var mı.
Bunu duyan Rasûlü Ekrem tebessüm etti ve:
«İnşallah bir zorluk yok.» buyurdu.
Buradaki ravi Hüseyin b. Abdillah, Efendimiz in amcası Abbas (r.a.)’m oğlu olan Ubeydulla h’m torunu olup Medînelidir. Ali b. el Medînî ve diğerleri ondan hadis almaktan vazgeçmişlerdir. [12]
Ebû Bekir b. Mudar, İbnü’l Hûd, Muhammed b. Ebî Seleme isnadiyla Hz. Aişe (r.a.)’m şöyle dediğini nakleder:
-Habeşli’îer, mescide harbi oyunu gösterisi yapmaya geldiler. Nebi (s.a.v) bana:
«Onlara bakmak istiyor musun?» buyurdu. “Evet” dedim. “Öyleyse gel” buyurup mescidin kapısına dikildi. Ben de gelip çenemi onun omuzuna koydum ve yüzümü onun yanağına yasladım. O gün Habeşî’ler oynarken «Haydi Ebul Kasım, güzel» diye bağırırlardı. Bir ara Rasûlüllah (s.a.v) bana “Yeter mi?” dediyse de ben “Hayır! Acele etme ya Rasûlallah.” dedim. Hz. Aişe devamla dedi ki:
-Esasen ben o gün onlara seyretme arzusunda değildim. Ama Efendimiz (s.a.v)’in benim yanımdaki yeri, benim de ona yakınlığım diğer kadınlara ulaşıp nisbet olsun diye arzu etmiştim.
Bu hadisin bir başka isnadında şöyle geçer:
«Ben oyunu seyretmek ten vazgeçip gidene kadar Rasûlüllah (s.a.v) de oradan ayrılmadı. Artık siz (kendini kasderek) küçük yaştaki şu oyunu seyretme hırslısı kadıncağızın kıymetini takdir edin.»
Bir başka rivayette «Habeşî’ler mescitte harbeleri oynayıp raks ediyorlar dı.» diye geçer. [13]
Zeyd b. Hubab anlatıyor: Bana Harice b. Abdillah, Yezîd b. Roman, Urve isnadıyla Hz. Aişe (r.a.)’m şöyle dediğini haber verdi:
-Biz Rasûlüllah (s.a.v) ile beraber idik. Birden karışık bir şamata ve çocuk sesleri duyduk. Efendimiz ayağa kalkıp baktı ki, Habeşî’li bir kadın oynuyor, çocuklar da etrafında değil mi. Efendimiz bana “Ya Aişe! Gel de bak” buyurdu. Ben de gelip çenemi omuzuna koyup seyretmey e koyuldum. Efendimiz bir ara “Daha doymadın mı?” dedi. Ben “Hayır, hayır,” demeye başladım. Böylece onun katındaki değerimin ne olduğuna bakmak istiyordu m. Bir de Ömer (r.a.) görününce cariyeyi seyreden adamlar etrafından dağılıverdiler. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v):
«Ben insan ve cin şeytanlarının hepsinin de Ömer’den çekindiklerini gördüm.» buyurdu.
Ravî, Harice b. Abdillah hakkında İbni Adiy El Kamil’inde “Onda bir sakınca yoktur.” demektedi r. [14]
Nesâî. Hişam b. Urve babası Urve aracılığıyla Hz. Aişe’ nin (r.a.) şöyle dediğini anlatır: Bir gün Peygamber (s.a.v) benimle koşu yaptı. Maşaallah ben onu geçtim. Daha sonra biraz şişmanlayıp etlendiğimde yine benimle koşu yaptı ve beni geçti ve:
“İşte bu sefer ödeştik (bu ötekine karşı geldi).» buyurdu.
Bu sahih bir haber olup Urve aracılığıyla Ebû Seleme de Hz. Aişe’den rivayet eder. Hadisin senedinde bir başkası olduğu da denilir. [15]
Halid b. Abdillah et Tahhân, Muhammed b. Amr, Ebû Seleme yoluyla Ebû Hüreyre’nin şöyle dediğini nakleder:
-Rasûlüllah (s.a.v) Hüseyin’e dilini çıkararak şaka yapardı. Öyleki sabi çocuk onun dilinin kırmızılığını görür de ona gelir ve sevinirdi . Bu durumu gören Uyeyne b. Bedr, Efendimiz (s.a.v)’e. “Seni bu işleri yaparken görüyorum. Vallahi bazen çocuğum bana yüzünü uzatır da ben yine öpmem.” dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):
«Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.» buyurdu. [16]
Ca’fer b. Avn da, Muâyiye b. Ebî Müzarrid. babası aracılığıyla EbûHüreyre (r.a.)’m şöyle dediğini anlatır:
Peygamber (s.a.v): «Haydi Bukka kalesine çık.» diyerek Hasan ve Hüseyin’in elinden tuttu, çocuk ayağını Rasûlüllah’m ayağına koyuyor, o da onu göğsüne kadar kaldırıp ağzından öpüyor ve:
«Allahımî Ben onu seviyorum . Sen de onu sev.» buyuruyor du. [17]
Halid b. el Haris, Eş’as, Hasen isnadiyla Enes (r.a.)’in: «Efendimizin yanma girmiştim. Yüzüstü yatmış, Hasan b. Ali de sırtmdaydı.» dediğini anlatır. [18]
Muhammed b. İmrân b. Ebî Leyla, babası. ibni Ebî Leylâ, îsâ. Abdürrahman b. Ebî Leylâ aracılığıyla babasının:
«Biz Nebî (s.a.v)’in yanmdaydık. Hasan ona gelince Efendimiz de ona doğru yuvarlana rak yöneldi. Allah Rasûlü onun gömleğinin ön tarafını kaldırıp Hasan’m “Zebîbe”sinden öptü. [19]
Ebû Ahmed ez Zübeyrî anlatıyor:
Bize Zürria b. Salih. Zührî. Abdullah b. Vehb b. Zem’a isna-dıylaÜmmü Seleme (r.a.)’tan nakleder ki:
-Ebû Bekir (r.a.) ticaret yapmak üzere Busrâ’ya doğru yola çıkmış idi. Peygamber (s.a.v)’in vefatından bir veya iki yıl öncesiydi. Beraberin de her ikisi de Bedir harbine katılmış olan Nüaymân ile Süveybit b. Harmele de vardı. Yol esnasında bu Süveybit onların azığk işini üstlenmiş idi. Nüayman ona gelip, “Bana yiyecek bir şeyler ver.” dedi. O da “Hayır, Ebû Bekir gelmeden olmaz.” dedi. Nüaymân çok şakacı biriydi,. Süvey-bit’e “Seni satayım da bir gör” dedi. Sonra bir ara kendine rastgelen bir gruba: “Benden bir köle satın alın. Gerçi dili uzun geveze herifin biridir. Hatta, ben hürüm diye iddia bile edebilir. Bu sözü söylediğinden dolayı ondan vazgeçecekseniz geçin ama bana karşı kölemi aleyhime ifsad etmeyin.” dedi. Onlar da: “Hayır hayır! onu alıyoruz.” dediler. O da Süveybit’i on genç deve karşılığı sattı. Sonra adamların yanma gelip “işte bu” diye Süveybit’i gösterdi. Süveybit de: “Bu yalan söylüyor, ben hür bir adamım” dediyse de adamları: “Biz senin haberini aldık.” deyip üzerine kemend atıp boynuna sarık bağlayarak onu götürdüler. Derken Ebû Bekir gelince durumu ona haber verdiler. O da arkadaşlarıyla gidip develeri geri verip onu kurtardı. Durumu işiten Peygamber (s.a.v) ve etrafındaki Ashab’ı olaya güldüler.
Bu hasen isnadlı bir hadistir. [20]
Esved b. Âmir, Hammad b. Seleme, Ebû Cafer el Hatmi isnadıyla anlatıyor: Ebû Amra lakabiı bir adam vardı. Peygamber (s.a.v) ona: “Ey Amra’nm anası” diye söyleyince   adam  hemen  elini  erkeklik  uzvuna  attı.  Efendimiz (s.a.v) ona “yapma bırak” deyince, adam: -Yâ Rasûlallah! Vallahi sen bana “Amra’nın anası” deyince ben kendimi kadın oldu sandım da. ondan böyle yaptım, dedi. Rasûlüllah da:
«Nihayet ben de sizin gibi bir insanım. Şaka da yaparım.» buyurdu. Bu mürsel bir hadistir. [21]
Abdürrezzak der ki: Bize Ma’mer. Sabit aracılığıyla Enes’ten anlattıki:
-İsmi Zahir olan. çöl halkından biri vardı. Bu adam Efendimiz’e çölden bazı hediyeler yollar. Peygamber (s.a.v) de onu donatır (ve adam yola çıkacağında):
«Şu Zahir gerçekten bizim çöl halkımızdan. Biz de onun şehirlisiyiz.» buyururdu . O çok latifeci biriydi. Bir gün O, eş yalarını satarken Peygamber (s.a.v) ona geldi. O sıra eşyalarını satıyordu. Efendimiz onun arkasından ona görünmeden geldi ve kucakladı. Zahir “bırak beni, kim bu?” diyordu. Geriye dönünce Nebi (s.a.v) Efendimiz’i tanıdı. Rasûlüllah (s.a.v):
«Benden köle alan yok mu? Benden köle alan yok mu?»
diye seslenmey e başladı. Zahir de “Ya Rasûlallah! Böyle yaparsan vallahi benim seni iflas ettirdiğimi göreceksin, kimse beni almaz.” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) de:
«Ama sen Allah katında değeri yüce birisin» buyurdu.
Bu sahih ve ğarîb bir hadistir. [22]
Halid b. Abdillah el Vasıti, Husayn b. Abdirrahm an. İbni Ebî Leylâ aracılığıyla Useyd b. Hudayr (r.a.)’m şöyle dediğini nakleder:
-Ensar’dan. Peygamber in yanında birisi konuşuyorken. (ki bu adanı şakacı biri olup topluluğa konuşup güldürürdü.) Peygamber (s.a.v) onun böğrüne dürttü ve: “bana sabret!” buyurdu. O da “sabredeyi m, ama senin sırtında gömlek var, benim sırtımda ise yok” dedi. Böylece Peygamber (s.a.v) gömleğini yukarı doğru kaldırır kaldırmaz adam Efendimiz’i kucakladı ve Peygamber i boş böğrünü Öpmeye başlayıp, “ya Rasûlallah! Ben sadece bunu arzu etmiştim” dedi. Bu hadisin ravileri sikadır. [23]
İsmail b. Ebi Halid de Kays aracılığıyla Cerîr (r.a.)’tan:
-Müslüman olduğum günden beri Rasûlüllah (s.a.v) yanına girmekten men etmedi. Beni gördüğünde daima tebessüm ederdi, dediğini rivayet eder. [24]
 (s.a.v) ona “yapma bırak” deyince, adam: -Yâ Rasûlallah! Vallahi sen bana “Amra’nın anası” deyince ben kendimi kadın oldu sandım da. ondan böyle yaptım, dedi. Rasûlüllah da:
«Nihayet ben de sizin gibi bir insanım. Şaka da yaparım.» buyurdu. Bu mürsel bir hadistir. [25]
Abdürrezzak der ki: Bize Mamer. Sabit aracılığıyla Enes’ten anlattıki:
-İsmi Zahir olan, çöl halkından biri vardı. Bu adam Efendi-miz’e çölden bazı hediyeler yollar, Peygamber (s.a.v) de onu donatır (ve adam yola çıkacağında):
«Şu Zahir gerçekten bizim çöl halkımızdan. Biz de onun şehirlisiyiz.» buyururdu . O çok latifeci biriydi. Bir gün O, eş yalarını satarken Peygamber (s.a.v) ona geldi. O,sıra eşyalarını satıyordu. Efendimiz onun arkasından ona görünmeden geldi ve kucakladı. Zahir “bırak beni. kim bu?” diyordu. Geriye dönünce Nebi (s.a.v) Efendimiz’i tanıdı. Rasûlüllah (s.a.v):
«Benden köle alan yok mu? Benden köle alan yok mu?»
diye seslenmey e başladı. Zahir de “Ya Rasûlallah! Böyle yaparsan vallahi benim seni iflas ettirdiğimi göreceksin; kimse beni almaz.” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) de:
«Ama sen Allah katında değeri yüce birisin» buyurdu.
Bu sahih ve ğarîb bir hadistir. [26]
Halid b. Abdillah el Vasıtî. Husayn b. Abdirrahm an. İbni Ebî Leylâ aracılığıyla Useyd b. Hudayr (r.a.)’ın şöyle dediğini nakleder:
-Ensar’dan. Peygamber’in yanında birisi konuşuyorken. (ki bu adam şakacı biri olup topluluğa konuşup güldürürdü.) Peygamber (s.a.v) onun böğrüne dürttü ve: “bana sabret!” buyurdu. O da “sabredeyi m, ama senin sırtında gömlek var. benim sırtımda ise yok” dedi. Böylece Peygamber (s.a.v) gömleğini yukarı doğru kaldırır kaldırmaz adam Efendimiz’i kucakladı ve Peygamber i boş böğrünü öpmeye başlayıp, “ya Rasûlallah! Ben sadece bunu arzu etmiştim” dedi. Bu hadisin ravileri sikadır. [27]
İsmail b. Ebî Halid de Kays aracılığıyla Cerir (r.a.)’tan: -Müslüman olduğum günden beri Rasûlüllah (s.a.v) yanına girmekten men etmedi. Beni gördüğünde daima tebessüm ederdi, dediğini rivayet eder. [28]

[1] Taberânî 12/391; Ebuş Şeyh Ahlakun Nebiyyi s,86; İbni Vlâce de buna yakın bir haberi (2863 noda) Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’tan nakleder. İbni Adiy el Kâmil’inde bu haberi zayıf bir İsnad ile Enes (r.a.)’tan verir 2/755.
[2] Tirmizî Birr ve Sıla 2058; Müsned 2/215, 340, 360; Beyhakî Süneni Kübra 10/24S; Buharı Edebül Müfred h.no.503; Tirmizî Şemail 120: İbni Abdil Berr Temhîd 4/221. Zehebî “bu sahihtir” diye belirtmes i Ebû Mfşar yüzündendir. Zira Ali b. el Medînî onun hakkında “Ebû Mfşar, Mvıkburî ve Nâfî’den münker hadisler nakleder”‘ der. Buharı. Nesâî, Yahya b. Saîd, Yahya b. Maîn ve diğerleri onu zayıf sayarlar. Lakin bu haberi sahihtir. Zira mutahaat olarak bir başka isnadı destekliy or.
[3] Zehebî Mîzanül  Ptidaî’inde 2307 noda, Zuafâ’sında da   1754 no  İle bu zatı meçhul sayar.
[4] İbnü Sünnî Amelül Yevm vel Leyle 421; El Vefa İbnül Cevzî 2/446; Beyhakî Delâil 1/321; Taberanî Sağır 2/39.
[5] Bu hadi? daha ünce orjinal  46O.eı sayfada geçti. Beyhakî Delâil   1/331: İbni Sünnî 421.
[6] Taberanî 7/97; İbni Adiy el Kamil 3/1237
[7] Müsned 5/220, 221, 222; Hakim 3/66; Taberanî 7/97; Ebû Nüaym Hılye 1/396.
[8] Ebû Dâvûd Edeb  499S;  Müsned 3/267; Tirmizî   3991; Beyhakî Süneni Kübra 10/248: Tirmizî Şemail 120.
[9] Daha önce geçmişti. Müslim 2150; İbnİ Sasd 1/364; Tehzîb-i Tarih-i Dımışk 1/338.
[10] Tirmizî 192. 1992, 3S2S. 3921; Ebû Dâvûtl 5002; Müsned 3/117, 127, 242, 260; Beyhakî Süneni Kübra 10/248; Taberanî Kebîr 1/211; Tirmizî Şemail 118.
[11] Ibni Kesîr Camini Mesânîd 2/747
[12] Zehebî aynı haberi Mizanül İtidalinde (1/538) de nakleder. Ravi HUseyn b. Abdillah hakkında İbni Maîn “zayıf”, Ebû ZüVa “kavî değil”, Ne.££î “metruk”. Ukaylî “Rivayetin e benzer başka bir rivayet olmazsa hadisini^ ardına düşülmez”, Cürcanî “hadisiyle meşgul olunmaz” derken, îbni Adiy el Kamil’ inde 2/260, 261 “O, hadisi yazılacaklardan biridir. Zira ben onda münker bir rivayet görmedim” derken, İbni Maîn bir keresinde de “Fena sayılmaz, hadisi yazılabilir” der. İbni Sa’d “Onun hadisini otoritele r hüccet olarak almazlardı” derken, Hakim de “Otoritele re göre kavî değildir.” der. Bak Buharı Tarih-i Kebîr 2/388: Nfesâî Zuafâ 145; Ukaylî Zuafa 1/245, 246: El Cerh vet TaMil 3/57; İbni Hihban El Mecrûhîn 1/242: Cürcanî Ahvalür Rical 137: Zehebî Kaşif 1/170 no 1099: Mizan 1/537. Zuafa 1/172: Takrîb 1/176.
[13] Buharı Iydıya  13/2 h.no.950; Meğazî 8; Müslim 892; Müsned 3/152, 6/116: Tirmizî 3691; Tahavî Müşkiiül Âsâr 1/117; Nesâî îdeyn 3/195.
[14] Tirmizî Menakib 3774; Tirmizî “bu hasen. sahih ama bu vecih iie garîh bir hadistir” der. İbni Adiy’nin Harice hakkındaki sözü’için bak El Kamil fid Duafa 3/921.
[15] Ebû Dâvûd 2578; İbni Mâce 1979: Müsned 6/39, 2645; îbni Ebî Şeybe 12/50S h.no. 15435: Müsned 6/39. 264: İbni Hibban (Mevarid) 310; Tahavî Müşkil 2/360; Beyhakî Süneni Kiibra 10/İS. Tarihü’l İslam’ın arabca tahkikini yapan Dr. AbdÜsselam Tedmûrî derki: ‘”Hafız Mizzi bu hadisi El Etraf adlı eserinde Nesâî Ve nisbet eder. Oysa Nesâî’nin rivayetin de böyle bir şey yoktur1’. Sanıyorum yanilan Dr. Tedmûrî’nin kendisi olsa gerek. Herhalde o sadece Nesâî diye onun Vlüetebâsı’na bakabildi ve Süneni Kübra’sıni unuttu. Mizzî ise Etrafta Süneni Kübra’nın rivayetle rini de alır. Zaten Zehebî de hadisi “Sin- harfi ile Nesâî’ye nisbet ermiştir. \yesâi bu hadisi Süneni Kobrasında cilt 5/303 no. 8942’de “işretim Nisa” sında 57, 58 ve 59 no İle alır.
[16] Buharı Edeb 7S/17, 27; Müslim 231S; Ebû Dâvûd 5218; Tirmizî 1976; Müsned 4/358, 360. 361, 362, 365, 366. 2/241. 514; İbni Ebî Şeybe 3/392, S/341; İbni Hibban (Mevarid) 2236; Tahavî Meânî 4/293; Taberanî 2/279, 401. 12/403; Buharı Edebül Vlüfred 91; Taberanî Sagîr 2/107: Beyhakî 4/69.
[17] Müslim 2421, 2422; Buhari Libas 77/60; İbni Mace 142: Müsned 2/249, 2SS. 331. 440, 446. 531, 532. 4/284, 292; Hakim 3/169, 177; Beyhakî Süneni Kübrâ 10/233; Buharı X Kebîr 3/453, 4/315; Buharı E. Müfred 86, 1113: İbni Sünnî 415; İbni Ebî Şeybe 12/101; Humeydî 1043; Taberanî 3/19: Hatib Tarih 1/139; Ebû YaMa h. no. 6391. 3575. 342S, 4294, 4017.
Buradaki Ibnü Müzarid rivayeti Ibni Ebî Şeybe İle Ibnü Sünnî’de var. Diğer Ebû Hüreyre rivayetle rinde buradaki: «Bukka kalesine çık.» yoktur. Bu rivayet Mııaviye b. Eb’î Müzerrid’İn Ebû Müreyre’den naklidir. Bu Mııaviye Sadûk birisidir . Ebû Harem onu “hadisleri ne sakınca yok” diye alır. ;’Bukka kaiesine çık (veya çıkasıca” arap deyimidir . Lİsanül Arab “Kaf” babı.
[18] Tirmizî Menâkıb 3B72. 3873.
[19] Taberanî M. Kebîr 3/45 no. 2658. Taberâni rivayetin deki Kabus b. Ebî Zabyan “leyyinül hadis”tir. Ancak bu Taberanî rivayeti içindir. Yoksa Zehebî’nin isnadı bu değildir.
[20] Müsned 6/316; İbni Mâce 3719.
[21] Bu haberin iyi veya kütü bir kaynağını bulamadım. İlk ravî Ebû Ca’fer el Hatmî tabiinden olup sahabe değildir. Haber bu vesileyle mürseldir. Bu zatın adı, Umeyr h. Yezkl b. Umeyr olup Zehebi onu el Kaşifte 4356 no.da “sika” diye anar. Haberdeki ilk ravî el Esved b. Âmir’i Ebû Halem. İbnül Medînî ve îbni Hibban sika olarak kaydediyo rlar. Diğer ravi Hammad K Seleme ise bu Ümmetin ilim önderlerinden bir zattır. İn^aallah haber zayıf değildir.-
[22] Müsned 3/161, 6/133. 161: Beyhakî Süneni Kübra 6/1%; Abdürrezzak Musannef 1SS; Beğavİ Sünne  13/181: Tirmizî Şemail  \21
[23] Ebû Dâvûd Edeb >224; Beyhakî Süneni Kübra 7/102: Taberanî  1/175.
[24] Buharı Cihad 56/162. Monakıbül Ensar h3/21. F.deb 7^/68: Müslim 2475: İbni Mâce   159: Tirmizî 39IR 3910: Müsned 4/35S. Z^l 362. 365.
[25] Bu haberin iyi veya kötü bir kaynağını bulamadım. İlk ravî Ebû Ca^fer el Hatmi tabiinden olup sahabe değildir. Haber bu vesileyle miirseldi r. Bu zatın adı. Umeyr b. Yezîd b. l’meyr olup Zehebî onu el Kaşifte 4356 no.da “sika’1 diye anar. Haberdeki ilk ravî el Esved b. Âmir’i Ebû Hatem. îbnül Medînİ ve İbni Hibban sika olarak kaydediyo rlar. Diğer ravi Hamnıad b. Seleme ise bu Ümmetin ilim önderlerinden bir zattır. İnşaallah haber zayıf değildir.
[26] Müsned 3/161, 6/133. 161: Beyhakî Süneni Kübra 6/196; Abdürrezzak Musannef 196SS; Beğavî Sünne  13/1S1: Tirmizî Şemail 121
[27] Ebû Dâvûd Edeb 5224; Beyhakî Süneni Kühra 7/102: Taberanî 1/175.
[28] Buharı Cihad 56/162. Monakıbüİ l;.nsar 6.V21. Edt*b 7S/6S; Müslim 2475: İbni Mâce   159: Tirmizî 3909. 3910: Müsned 4/35S. 359. 362. 365.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam,2/223-233

Yorum bırakın